Çocuk Diş Hekimliği

Çocuk Diş Hekimliği, doğumdan ergenlik çağının sonuna kadar olan dönemde çocukların ağız ve diş sağlığını inceleyen ana bilim dalıdır.

Çalışma kapsamı içinde; çocuklarda diş sürmesi bozuklukları, takibi ve önlenmesi, çocuklara çürükten koruyucu işlemlerin uygulanması, süt ve sürekli dişlerin çürüklerinin tedavileri, erken diş kayıplarının oluşmasıyla ortaya çıkabilecek olumsuzlukların bazı apareylerle önlenerek diş dizisinin düzgün bir şekilde korunmasının sağlanması gibi uygulamalar yer almaktadır.

Bebeklerde ağız ve diş sağlığı
Diş Hekimiyle ilk randevunun, ilk süt dişinin çıkmasından sonra yaklaşık altı ay içinde ya da en geç bir yaşına kadar gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Ancak böyle olursa, diş hekimi çocuğu takibe alabilir, yanlış beslenme alışkanlıkları konusunda aileyi uyarabilir ve çürükten koruyucu uygulamalar hakkında aileyi bilgilendirebilir. Oluşabilecek çürük lezyonlarının erken tedavisi için bu ziyaretlerin altı aylık aralarla sürdürülmesi önem taşır. Uygulanacak tedavilere, dişlerin sürme ve düşme zamanları göz önünde bulundurularak karar verilmelidir.

Diş çürüğü anneden çocuğa bulaşabilecek bakterilerin oluşturabileceği bir hastalıktır. Bu nedenle, çocuğun biberonu ya da mama kaşığını annenin kendi ağzında deneyerek soğutması, bebeğini ağız çevresine yakın yerlerden öpmesi diğer hastalıklar kadar diş çürüğünün de bulaşmasına neden olur.

Biberon çürüğü
Annenin bebeğini gece boyunca emzirmesi dişlerin çok erken dönemde çürümelerine neden olur. Anne sütünün yapısındaki LAKTOZ isimli şeker çok çürük yapıcı (karyojenik) bir maddedir. Bu nedenle, son emzirmeyi bebek uzun akşam uykusuna yatmadan önce uygulamak gerekir.

Biberon çürüğünün bir başka şekli de uzun dönem sütün ya da mamanın biberonla geceleri uygu sırasında alınması sonucu oluşur. İlk dişler sürerken karbonhidrattan (serbest şeker) zengin sıvılarla beslenme de iki yaşından önce dişlerin şiddetli bir şekilde çürümesine yol açabilir.

Biberon çürüğünden korunmak için; biberon kullanımını en fazla 12-13 aya kadar devam ettirmek, uykudan hemen önce ya da uyku sırasında biberon kullanmak veya mümkünse biberondan hemen sonra su içirmek ve dişler ile dişetlerinin düzenli olarak fırçalanması gerekir.

 

Diş çürükleri restorasyonları
Süt dişlerinde meydana gelen çürük lezyonlarında dişin düşme yaşı, çürüğün derinliği ve oluşan doku kaybına bağlı olarak yapılacak tedavi şekline karar verilir. Dişler dolgu maddeleri ya da paslanmaz çelik kuronlarla restore edilebilir. Sürekli dişlerde görülen çürük lezyonları da çeşitli dolgun maddeleriyle tedavi ve restore edilebilir.

Diş enfeksiyonları
Diş dokusu canlılığını kaybettiğinde, ağrı ve şişliğe neden olabilir. Dişin canlılığını kaybetmesi, diş çürüğü veya dişe gelen bir travma sonucunda gerçekleşebilir. Dişte meydana gelen renk değişikliği ya da ilerlemiş çürükler, enfeksiyonun habercisi olabilir.

Enfeksiyon, hem süt dişlerinde hem de sürekli dişlerde görülebilir. Kanal tedavisi ya da dişin çekiminden önce antibiyotik kullanımı gerekebilir. Enfeksiyonlar sonucunda dişin her zaman çekilmesi gerekmez. Dişte yaralanma ya da çürükten şüphe duyulduğunda en kısa sürede diş hekimine başvurulmalıdır.

Yer tutucular
Süt dişinin düşme yaşından önce çekilmesi gerekiyorsa yer kaybını önlemek için yer tutucu yapımına karar verilmelidir. Diş hekimi tarafından ölçü alındıktan sonra, teknisyenler yer tutucuyu hazırlar. Hazır olan yer tutucu diş hekimi tarafından hasta ağzına uygulanır. Alttan beklenen diş gelinceye kadar yer tutucunun ağızda kalması gereklidir.

Yer tutucular sabit ve hareketli olarak iki ayrı tipte olabilir. Sabit yer tutucular, uygulanan diş üzerine yapıştırılır ve çekilen süt dişinin yerine sürekli diş sürdüğünde diş hekimi tarafından ağızdan uzaklaştırılır.

Hareketli yer tutucular, çocuk tarafından takılıp çıkarılabilirler. Ancak yer kaybının önlenmesi için sürekli takılmalı, yemeklerden sonra temizlenmesi için çıkarılmalı ve fırçalandıktan sonra yeniden takılmalıdır.

Çürükten koruyucu uygulamalar

Son yıllarda çürük sıklığı konusunda yapılan araştırmalar, bu sıklığın çocuklarda özellikle karışık dişlenme döneminde (7-11 yaş arası) yüzde 92-95’e ulaştığını göstermektedir. Bu yüksek çürük oranı, çocuğun gelecekteki ağız ve diş sağlığını, daha da önemlisi genel sağlığını koruma bakımından, çürükten koruyucu bazı yöntemlerin çocuklar üzerinde uygulanmasını zorunlu hale getirmiştir.

Dişlere topikal fluorid (diş minesini güçlendirici fluorid preparatları) ya da fissür örtücü (dişler üzerindeki yarık ve çukurcukların dişe sımsıkı yapışan örtücülerle kapatılması) uygulanması bu dişlerin tedavilerine göre daha ekonomik, çok daha kısa süreli ve ağrısız işlemler olması nedeniyle çocuklar üzerinde daha kolay uygulanabilir yöntemlerdir.

Diş travmaları
Travma oluştuktan sonra en kısa sürede diş hekimine ulaşmak, yapılacak tedavinin başarısını artırır. Hemen uygulanacak tedaviyle dişin canlılığını yitirmemesi; oluşabilecek rahatsızlığın giderilmesini, dişin eski şekline ve fonksiyonuna getirilmesini kolaylaştırır.

Travma sonucu diş kırılmışsa, kırık parçanın bulunması ve temiz su, serum fizyolojik ya da süt içine konarak en kısa sürede diş hekimine getirilmesiyle kırık parçanın dişe yapıştırılması ve restorasyonun daha estetik, doğal olması sağlanabilir.

Dişin tamamen yerinden çıkması
Dişe gelen şiddetli bir travma dişin yuvasından tamamıyla çıkmasına neden olabilir. Bu kazalar genellikle fiziksel aktivitenin yoğun olduğu okullar, oyun parkları ve havuzlarda meydana gelir. Arabayla seyahatlerde emniyet kemerinin takılması, bisiklete binerken koruyucu kask takılması veya spor yaparken ağız koruyucu (dişlik) kullanılması travma riskini azaltır.

Yerinden çıkan diş sürekli bir dişse, diş sürekli bir dişse, diş bulunduktan sonra süt, serum fizyolojik gibi bir sıvı içinde ya da hastanın kendi dilinin altında dişin köküne dokunulmadan, en kısa sürede diş hekimine ulaştırılması gerekmektedir. Bu tür travmalara uğramış dişler, doğru koşullarda ve en kısa sürede diş hekimine getirildiğinde başarılı bir şekilde yeniden yuvalarına yerleştirilebilir ve fonksiyon görmeleri sağlanabilir.

Buradaki bilgiler destek sağlamak içindir. Hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi, tanı ve teşhis koyması yerine geçmez.